Arkhe: Ana madde'dir, Temel'dir, İlke'dir, Belirsiz olan, Sınırsız olan,
Sonsuz olandır. Her şeyin ana maddesi, dayandığı ilk, çıktığı kaynak’tır. Yalnızca
bir ilk kaynak değil, aynı zamanda değişimlerin temelinde yatan bir ilke’dir.
Varolan her şeyin kendisinden doğduğu ilk’tir. Ezeli-ebedidir, yani zaman içinde
bir başlangıcı ve sonu yoktur, yaratılmamıştır, yok edilemez.
Hep varolmuştur, vardır ve varolacaktır.
(Yunanca: başlangıç, ilk, ilk neden)
Antik Yunan düşüncesinde, genel olarak ilk, temel, başlangıç. Yunan bilim ve felsefesinde,
ayrıca bir dizide ilk olan, kaynak, ilk neden ya da ilke. Söz gelimi, Aristoteles'te bir
kanıtlamanın doğru, asıl, birincil dolayımsız olan ve sonuçtan önce gelen ilk ilke ya da
öncüllerine arkhai adı verilir. Arkhe daha özel olarak da, Sokrates öncesi doğa felsefesinde,
varolan her şeyin kendisinden doğduğu ilk maddeyi, maddi tözü; her şeyin kendisinden varlığa
geldiği ilk tözü tanımlar. Arkhe terimi bu anlamda, İlkçağ felsefesi içinde, ilk kez olarak
Anaximandros (MÖ 610-546) tarafından kullanılmıştır. Ona göre, arkhe ezeli-ebedidir, yani zaman içinde
bir başlangıcı ve sonu yoktur, yaratılmamıştır, yok edilemez. Hep varolmuştur,
vardır ve varolacaktır.
(* Kaynak: Paradigma Felsefe Sözlüğü, Ahmet Cevizci)
Yayın: 05.05.2024
Felsefenin ana disiplini sayılan metafiziğin ve genellikle bilimin gelişmesinde önemli
rolü olmuştur. Sözcük, felsefe geleneği içinde, Sokrates öncesi filozofların kullanımlarıyla,
"ilke", "temel", "ana madde" anlamlarını kazanmıştır. Bilinen tarih içinde sözcüğü felsefi anlamda
ilk kullanan, Batılı anlamda ilk filozof sayılan Thales'tir. "Her şeyin arkhe'si su'dur" düşüncesini
dile getirmesiyle felsefenin kurucusu sayılan Thales, sözcüğü, her şeyin "ana madde"si,
"dayandığı ilk", "çıktığı kaynak" gibi anlamlarda kullanıp, doğayı ve doğadaki gelişmeleri
kendi içlerinde bulunan, doğaötesi açıklamalar gerektirmeyen bir kaynağa geri götürme çabasıyla,
aynı zamanda bilimsel düşüncenin de öncüsü sayılır. Felsefe geleneği içinde, Thales'in bu düşünceye,
yüksek dağlarda bulduğu deniz canlısı fosillerinden yola çıkarak vardığı söylenir.
Geleneği sürdüren Thales'in öğrencisi ve izleyicisi Anaksimandros, varlığın arkhe'sini nitelemek için
"su" gibi belirgin bir madde yerine, soyut bir kavram kullanır: apeiron. "Sınırsız", "sonsuz", "belirsiz"
gibi anlamlara gelen bu kavram, Anaksimandros'un kullandığı tümceler içinde şöyle aktarılmıştır:
"Varolan şeylerin arkhe'si apeiron'dur. Ama doğumları nereden gelmişse, ölümleri de zorunlu olarak
oraya gider." Daha sonra Anaksimendros'un genç yoldaşı Anaksimenes arkhe'nin hava olduğunu, kosmosun,
düzenli evrenin, havanın sıkışıp genişlemesiyle meydana geldiğini söyler.
Bu düşünceyle bir yandan, bir düzen barındıran evrenin (kosmos) süreçlerden oluştuğu ve bunların
düzenli bir biçimde yinelenerek sürüp gittiği gibi bilimsel bakışın temel bir varsayımı ortaya konmakta,
bir yandan da düşünce tarihine metafizik düşüncenin temel bir bakış biçimi, olup bitenlerin temelinde
hangi olumlu ya da olumsuz niteliklerin bulunduğunu ve dünyanın bir bütün olarak nasıl bir değer
taşıdığını görme çabasını içeren bakış biçimi katılmaktadır. Öte yandan arkhe'nin yalnızca bir "ilk"
kaynak değil, aynı zamanda değişimlerin temelinde yatan bir "ilke" olduğu düşüncesi de ilk kez belirmektedir.
(* Kaynak: wikipedia/wiki/Arkhe)
Yayın: 05.06.2024
Antik Yunanca bir terim olan arkhe; “ilke, ilk ilke, kaynak, başlangıç noktası, ilk neden, ilk töz” anlamlarına
gelir. Presokratik dönem filozofları varlık problemini “ teklik- çokluk ve kalıcı olan- kalıcı olmayan” olarak ele
almışlar ve “değişenin gerisinde, değişmez olan şeyin ne olduğunu” bulmaya çalışmışlardır. Bir başka deyişle,
değişmeyi mümkün kılan ama kendisi değişmeyen şeyin ne olduğu üzerine yoğunlaşmışlardır.
Milet okulu filozoflarından itibaren düşünürler, o güne değin gelen “Doğanın hakimi Tanrılardır, Zeus’tur.” gibi
mitolojik ögeler fikrinin dışına çıkmışlar ve başka bir ilke aramaya başlamışlardır. Felsefeyi doğuran da bu
“ilk ilkenin, arkhenin ne olduğu sorusu” olmuştur. Ancak her ne kadar arkhe, yani ilk ilkenin ne olduğu sorusunu
ilk kez Thales yöneltmiş olsa da “arkhe” sözcüğünü kullanan ilk filozof doğa filozoflarından olan Anaximandros’tur.
Ona göre arkhe; “Ezeli-ebedi olan, yaratılmamış ve yok edilemez olan, her zaman var olan ve var kalacak olan”dır.
Arkhe'nin ne olduğunu bulmak, arkhe problemini çözmek evreni anlamak ve gizemlerini çözmek anlamına geldiği için
Presokratik dönem filozofları arkhe problemi üzerinde durmuşlarlardır.
Milet okulundan itibaren filozofların “arkhe” sorunu üzerine yoğunlaşmaları böylelikle felsefenin ve bilimin
doğmasına olanak sağlamıştır. Ana maddenin, şeylerin kaynağı olan şeyin ne olduğunu anlamaya ve açıklamaya
çalışan filozoflar, arkhe olarak maddi bir öğeyi ele almışlar ve doğadaki çokluğun arkasında birliği, mitlerden,
dinden ayrıştırarak doğaya dönerek, akıl yürütmelerle yapmışlardır.
(* Kaynak: felsefegundem.com/2020/10/18 - Nuray Aladağ Taşçı)
Yayın: 06.07.2024
Arkhe, Yunanca’da “başlangıç, ilk” anlamına gelen bir sözcüktür. Felsefede ise bu kavramın karşılığı “ana madde” ve ”ilk neden” olarak verilir çünkü bu sözcük insanlık tarihinin belki de en eski sorusunu oluşturmaktadır: “Evrendeki her şeyin varlığını sağlayan ilk neden nedir?” Bu soruyu biraz daha irdelediğimizde belki de her insanın zaman zaman hissettiği, var olmanın kaçınılmaz bir şekilde getirdiği bir dayanak yahut bir temel bulma isteğiyle karşılaşırız. Şu anki varlığımız, etrafımızdaki cisimlerin varlığı hatta üstünde durduğumuz şu dünyanın varlığı nereden gelmektedir? Bir “madde” evrenin oluşumunu sağlamış olabilir mi, sağladıysa bu madde nedir? Bahsedilen bu varsayımsal madde “arkhe”, bu tip sorularla genişletebileceğimiz bu konu da genel itibariyle “arkhe problemi” olarak tanımlanır. Arkhe problemine birçok düşünür kafa yormuş ve çeşitli cevaplar sunmuşlardır.
Filozofların Arkhe Tanımları.
Thales: “arkhe” sözcüğünü ilk kez felsefi anlamda kullanan ve bu problemi oluşturan kişidir dolayısıyla ilk cevabı da kendisi vermiştir. O, her şeyi oluşturan ilk nedenin “su” olduğunu düşünmüştür. Suyun soğuduğunda buz, ısındığında buhar olabilmesini ise onun tüm varlıklarda farklı biçimlerde var olabilmesi olarak yorumlamıştır. Thales bu problemi ortaya atmasıyla felsefenin öncüsü olarak kabul edilir.
Anaksimandros: Thales’ten farklı bir yaklaşım izleyerek ilk nedenin somut bir madde olamayacağını, sınırsız ve belirsiz olması gerektiğini söylemiştir. Arkhenin duyusal olmayan soyut bir ilke olduğunu savunmuş, böylece arkhesini Yunanca’da “sınırlı olmayan” ve “belirlenemez olan” anlamına gelen “aperion” olarak isimlendirmiştir. Anaksimandros’un felsefesine göre aperiondan ilk olarak birbirinin karşıtı olan sıcak ve soğuk çıkmış, varlıklar ise bunun oluşturduğu zıtlıklardan meydana gelmiştir.
Anaksimenes: Felsefesinde hem Thales hem de Anaksimandros kendine yer bulabilmiştir. Arkhe’yi “hava” olarak belirleyen Anaksimenes, onu Thales’te gördüğümüz gibi somut, Anaksimandros’ta gördüğümüz gibi sonsuz olarak nitelemiştir. Havanın insan bedenini ayakta tutmasından yola çıkarak dünyayı ve evreni de ayakta tuttuğunu düşünmüştür. Diğer maddelerin oluşumunu ise havanın yoğunlaşıp seyrekleşerek sağladığını varsaymıştır.
Empedokles: Arkhe dört temel elementten oluşur: Ateş,su,hava,toprak. Ona göre bu hareketsiz maddeleri hareket ettiren güç, sevgi ve nefrettir. Sevgi birleştirici, nefret ise ayırıcı güçtür. İkisi farklı dozlarda bir araya gelerek maddenin oluşumunu sağlarlar.
Demokritos: Arkhe, maddeyi en küçük yapı taşına kadar böldüğümüzde elimizde kalandır. O, bu en küçük yapı taşına “atom” der. Boşlukta dolaşan atomlar, basınçla birleşerek çeşitli maddelerin oluşumunu sağlar. Ayrıca Demokritos atomların birleşmesini doğum, ayrılmalarını ise ölüm olarak görür. Günümüzde atom kavramının temelini atan kişi Demokritos olarak bilinir.
Bütün bu yorumlar ve düşünceler ışığında bugün bile “ilk neden” hakkında nesnel bir yargıya varılamamaktadır fakat hiç kuşkusuz ki “arkhe problemi” felsefe, metafizik, fizik, kimya gibi alanlarda çığır açan gelişmelere yol açarak bizi, insanlığın bugün durduğu konuma yaklaştırmıştır.
(* Kaynak: Dilara Ercanlı)
Yayın: 07.08.2024
THALES’TEN GÜNÜMÜZE ARKHE ARAYIŞI - 1 *
GİRİŞ
İnsan dünya üzerindeki serüvenine başladığı günden itibaren evreni, doğayı ve yaşamı anlamlandırma çabasına girmiştir. Öncelikle etrafında gördüğü değişimleri izlemiş ve bu değişimleri belirli bir mantık çerçevesinde açıklamak için uğraşmıştır. İnsanlığın elindeki bilgi ve teknoloji arttıkça çevresini anlamlandırmak için geliştirdiği kuramların kapasitesi, yeterliliği ve gücü artmıştır. Bu artış birikimsel bir ilerleme sonucunda gelişen bilimi oluşturmuştur. Bu kapsamda bilim, insanoğlunun evreni, doğayı ve yaşamı anlamlandırma çabasıyla, yeryüzündeki serüveninin ilk günlerinden itibaren geliştirmeye başladığı en önemli kültürel araç olmuştur.
Thomas S. Kuhn Bilimin gelişimini bilimsel devrimler ve paradigmaların oluşum süreçleri şeklinde incelemiştir (Güneş, 2003). Bilim birikimsel ilerleme ve gelişme sürecinde zeminler ve basamaklar oluşturmaktadır. Bu basamaklar, dönemin bilimsel ihtiyaçlarını karşılayan kuramların türetilmesine zemin oluşturmaktadır. Zemini oluşturan kuramlar, dönemin teknolojisiyle de karşılıklı etkileşim içerisindedir. Bu zemin dönemin bilimsel paradigmasını oluşturur. Ancak bir süre sonra insan oğlunun gözlemleri ve akıl yoluyla gelişen bilimsel veriler geçerli paradigma ile açıklanamaz duruma gelir. Bu durumda bir kriz yaşanır ve yeni bir paradigma eskisinin yerini alarak, yeni paradigma doğrultusunda bilimsel kuramlar güncellenir.
Bu dönem, bilimin ilerleyişinde yeni ve üst bir basamağın doğumunu oluşturan bilimsel devrimdir. Yeni paradigma da önceki gibi doğup, gelişip bir kriz sonrasında çökerek kendinden sonraki paradigmaların oluşumu için basamak görevi görecektir. İnsanlığın evren ve yaşamı anlamlandırmada en temel sorusu, evrendeki maddeyi oluşturan şeyin veya yapıtaşının ne olduğu sorusudur. Bu soru insanlığın felsefe serüvenini de başlatan soru olmuştur. Felsefenin ilk sorusu olan, maddenin temelinde var olduğuna inanılan şeye felsefeciler arkhe adını vermişlerdir.
Bilimin, paradigmaların devrimsel etkilerle yıkılması ve yeniden kurulması süreçlerinde geçerli kabul edilen kuramları değişse de insanlığın arkhe arayışı hep devam etmiştir. Antik dönemlerde sistematik sorgulamayla başlayan arkhe arayışı, doğa felsefecileri tarafından dünya üzerinde aranmış, ortaçağ ve karanlık dönemlerde sadece metafizik bir güç özelinde sorgulanmış, sanayi devrimiyle birlikte doğa felsefecilerinin yaklaşımına benzer şekilde mekanik bir evren yaklaşımıyla maddesel bir töz içerisinde değerlendirilmiştir. Ancak, Newton fiziğinin etrafında oluşturulan mekanik evren paradigmasının yıkılmasıyla birlikte, insanlığın arkhe arayışı farklı kuramlarla devam etmiştir.
Bu çalışmada, bilinen yazılı kaynaklara göre arkhe arayışının sistematik bir sorgulamayla başladığı doğa filozoflarından günümüze kadar olan süreçteki serüveni incelenmiş ve günümüzde CERN’de yapılan deneylerde bulunan bulgular ışığında gelinen son nokta değerlendirilmiştir. Bu kapsamda, insanlığın temelinde varlığı sorguladığı, ontolojik bir arayış olan arkhe arayışına, ampirik yöntemler kullanarak elde ettiği veriler ışığında bulduğu cevaplar incelenmiştir.
( * Kaynak: Thales’ten Günümüze Arkhe Arayışı, Recep Külcü
Akademia Disiplinlerarası Bilimsel Araştırmalar Dergisi 2 (1), 1-10, 2016 - ISSN: 2548-0987)
Yayın: 08.09.2024
THALES’TEN GÜNÜMÜZE ARKHE ARAYIŞI - 2 *
ARKHE NEDİR? - 1
Antikçağ Yunan Felsefesi varlık ve bilgi problemlerini kendisine konu edinmiştir. Bilgi probleminde temel sorun bilginin kaynağı ve doğruluğu konuları olmuştur. Varlık konusunda ise varolan her şeyin, kendisinden varolduğuna inanıldığı arkhe arayışı ön plana çıkmıştır. Antikçağ Yunan felsefesinin sorduğu ilk soru “evrenin ana maddesi nedir?” sorusu ya da daha bilinir biçimiyle arkhe problemidir.
Yunan felsefesinin, neredeyse bir bütün olarak, doğaya yöneldiği dönemde filozoflar, doğaya ilişkin açıklamanın yine doğanın kendi içinde aranması gerektiğini düşünmüşlerdir. Bir başka deyişle, bu filozoflar doğada bir çokluk olduğunu gözlemişler ve bu çokluğu bir birliğe bağlı olarak açıklamaya çalışmışlardır. Bu nedenle, bu dönem filozoflarının özellikle arkhe sorunuyla ilgilendiklerini ve var olanların kendisinden meydana geldiği ilk maddeyi belirlemeye çalıştıklarını, yani ontoloji yapmaya çalıştıklarını söyleyebiliriz.
Arkhe kavramı ile ilk olarak çokluğun nedeni, sonra da çokluğun düzeni üzerine açıklamalar yapılmıştır. Çoklukta birlik arayışı, ilk filozofların evrenin nedenini açıklama amaçlarının bir sonucudur (Nietzsche, 1985).
Arkhe sorununu ele alan doğa filozofları, Thales, Anaximandros, Anaximenes’tir. Bu filozoflar doğayı, olup bitenleri doğaüstü güçlere başvurarak değil, doğal nedenlere başvurarak açıklamaya çalışmışlardır. Böylece, felsefenin, felsefi etkinliğin öne çıkmasının aracı olmuşlardır (Guthrie, 1962).
Bu üç filozof, Aristoteles’in Metafizik’inde söylediğine göre pratik bir amaç için değil, sadece bilmek için felsefe yapmışlardır. Aristoteles bunu, “çünkü şimdi olduğu gibi, başlangıçta da insanları felsefe yapmaya iten şey hayret olmuştur” sözleriyle ifade etmiştir (Aristoteles, çev.1993).
Bu filozoflar, dış dünyayı meydana getiren çokluğun gerisinde bir birlik aramışlar ve madde söz konusu olduğunda da varlığın temeline birçok arkhe ya da maddi neden değil de, tek bir arkhe yerleştirmişlerdir. Şöyle ki onlar, var olan herşeyin kendisinden türediği arkhe ya da maddi nedeni belirledikleri zaman, varlığı açıklayacaklarını, neyin gerçekten varolduğunu belirleyeceklerini düşünmüşlerdir (Aristoteles, çev.1993).
Thales (MÖ 624 – MÖ 546)’e göre evreni meydana getiren ya da evrende var olan herşeyin temelinde varolan şey “su” dur. Thales’ten sonra, Anaximandros (MÖ 610-MÖ 546), arkhe sorununa apeiron kavramıyla yaklaşmıştır. Ona göre evrenin ilk maddesi, arkhesi apeirondur (Kranz 1984). Anaximandros’a göre arkhe dünyada bulunmamalıdır bu nedenle sınırsız olan ve belirlenemez anlamında aperionu arkhe olarak kabul etmiştir. Daha sonra yaşayan doğa filozofu olan Anaximenes (MÖ 585-MÖ 525), ilk madde olarak aer’i (hava’yı) öne sürmüştür (Aristoteles, çev.1993). İyonya okulunun bu filozofundan sadece Anaximandros arkhe’yi soyut varlık olarak tanımlarken, diğerleri doğada bulunan somut bir nesneyi arkhe kabul etmiştir.
(* Kaynak: Thales’ten Günümüze Arkhe Arayışı, Recep Külcü
Akademia Disiplinlerarası Bilimsel Araştırmalar Dergisi 2 (1), 1-10, 2016 - ISSN: 2548-0987)
Yayın: 05.10.2024