DÜŞÜNCE GÜCÜMÜZÜ KULLANARAK YAŞAMI ANLAMLI KILMAK
Mahmut Özturan

“İnsanlığın yararı için düşünene
tüm insanlar borçludur!”


İnsanlar, sahip oldukları ve fakat bilincinde olamadıklarından değerlilik gücünün farkında olamadıkları, bilemedikleri pek çok niteliklerinin değerini bilmezler. Genel anlamda insanlık ve yaşam adına, özel olarak da bireyin kendi özel dünyası adına acı bir gerçektir bu. Çünkü sahip olunan güç ve değerler, yaşama geçirilemediği ve yaşanmadığı zamanlar pek bir önem ve anlam içermezler. Çok somut bir örnekle, parası olan bir insanın açlık ve yokluk yaşıyor olmasını hiç bir düşünce ve hiç bir akıl açıklayamaz. Bunun gibi, bireylerin sahip oldukları güç ve değerlerin farkında olabilmeleri ve bunları kullanabilmeleri için öncelikle kendi öz niteliklerinin ve güçlerinin ayırdında olmaları gerekir. Bunu sağlayabilmek için ise, bireylerin öncelikle kendilerini çok iyi tanımış, keşfetmiş ya da en azından bu süreci yaşıyor olmaları gerekir. Bireyin kendisini tanıma ve keşfetme sürecinde ilk adımı ve yönelişleri ciddi öneme sahiptir. Kendi öz niteliklerini keşfetmeye yönelen bireyin daha ilk adımlarında, kendisinin yetersizliğini ve iç dünyasının zayıflığını düşünür de kendi gücünü yok sayarsa ve görmezden gelirse, asla verimli ve doğru adımlar atamayacak ve doğru olana yönelemeyecektir. Birey, sahip olduğu güç ve değerleri tanımaya çalışırken, doğal olarak çok büyük beklentilerle değil, tam bir objektivist yaklaşımla kendisini değerlendirmeli, tanımalı ve bu gerçeklikle adımlarını bilinçle atmalıdır. Daha ilk adımlarında “Ben kimim ki?!..” gibi kendisini küçümseyen ve zayıf gören gerçek dışı olumsuz tanımlamalardan kaçınmalıdır. Bu şekilde, kendi öz güç ve niteliklerini keşfedebilen insanlar, sahip olduklarını saptadıkları ölçüsü ve boyutu ne olursa olsun güç ve nitelikleriyle yaşama daha farklı bakacaklar; olayları, konuları ve kavramları çok daha düzeyli ve bilinçli yorumlayabileceklerdir.

İnsanların sahip oldukları en büyük güçleri düşünebilmeleridir, düşünce güçleridir. Düşünce gücüyle, düşünmeyle pek çok yaşamsal ya da içsel sorunlarını çözebilecek, konulara kendi bireysel yorumlarıyla farklı anlamlar katabileceklerdir. Düşünen insan, kendi bilgi ve bilinç altyapısı, geçmişte kazandığı bilgi yoğunluğu ve algı gücü oranında yaşamına değerlilik kazandıracaktır. Yoğun düşünsel etkinlikleri sonucunda ve zamanla algı gücünün de artmasıyla, genel anlamda yaşamı, olayları ve kavramları; özel anlamda ise kendisini: kendi kişiliği ve iç dünyasını çok daha iyi tanıyor olacak ve doğru anlam giydirmeler ile yaşamını değerli ve anlamlı kılabilmek için güçlü, verimli ve yeterli adımlar atabilecektir. Bu adımlar başlangıçta küçük ve zayıf olsa da zamanla daha da güçlenebilir. Yeter ki kendi içsel gücünün varlığına inansın, ve yaşamı anlamaya ve başarmaya yönelsin!

Düşünce gücünün kullanılarak yaşamı anlamlı kılmak, bireylerin kendilerinin özgüven ile güçlerinin bilincinde olmalarına ve buna şüphe duymadan inanmalarına bağlıdır. Düşünce gücü, bireylere yaşamı doğru analiz edebilme; konuları, olayları ve kavramları daha akılcı ve daha objektif tanımlama, yorumlama ve anlama, sonuç olarak da yaşanılanları doğru anlamlandırma gücü ve yetkinliği kazandırır. Akılcı ve objektif düşünmek, genel anlamda yaşamı, özel olarak da bireye kendisini doğru anlama gücü verecektir. Bu güç, bireyin yaşamı doğru anlamasının sonucu olarak, yaşamında var olan ögeleri önem, değerlilik ve değersizlik bakımından doğru okuma, doğru sıralama ve doğru değerlendirmesini sağlar. Yaşamsal konularla, yaşamsal olmayanlar; değerli ve değersiz olanlar, kimi zaman yanlış anlam giydirmeler ve bazı dış etkenlerle yaşanan sapmalar sonucunda, yanlışlar yapılabilecek ve yaşam, sorunlarla doldurulmuş olabilecektir. Yanlış tanımlama ve yanlış anlam giydirmelerle çoğu zaman yaşam, gerçekte var olduğu biçim, ruhsal içerik ve niteliklerden farklı bir görünüm ve boyutuyla algılanabilir olacağından, yaşamı anlamlı kılma çabası, var olması gereken, sanki bilinçsizce, yaşamı sorunlar yumağı gibiymişcesine, yanlış anlam giydirmeler ve sapkın yorumlar sonucunda, yaşamın anlamsızlığını düşündürtebilecektir ki bu durum, bireyi, yaşamının ve doğrularının alt-üst olmasına götürebilir.

Bilinçli, akılcı ve objektif düşünebilen bir insan düşünceleriyle hep iyiyi ve doğruyu hedefler. Eğer, gerek kendi öz yaşamında ve gerekse genel yaşamda var olduğunu düşündüğü ya da tanık olduğu kimi olumsuz durumlar ve yanlışlıkları doğru analiz edebilirse, gerçekte var olsalar bile, yanlışlar doğru analiz edilebildiğinde, yaşamı anlamsızlaştırma ve kötüleştirme değil de, iyiye evrilmelerini sağlamak için akıl gücüyle mücadele ve savaşım verebilecek, yanlışları doğru anlama ve gücünün üzerinde bir mücadeleyle düzeltme çabası içinde olacaktır, en azından kendi öz gücü ölçüsünde. Her bireyin düşündüğünü, düşünceleriyle ve aklının rehberliğinde yaşamı ve yaşamsal konuları irdelediğini ve bir çözüm üretme çabası içinde olduklarını düşündüğümüz zaman, aslında en iyiye en yakın bir yaşamın bireysel anlamda hiç de olanaksız olmadığı rahatlıkla görülebilir. Akılcı ve objektif düşünmenin bireylere kazandıracağı güç, yaşamı anlamlı kılmaya, yaşamı doğru okumaya yardımcı olacaktır. Yaşamın var olan ve mış gibi görünen yanlışlarının, yaşamın temel gerçekliği olmadığının bilinmesi, buna gerçekten inanılması durumunda ve bu sürecin sonunda, çok daha iyi bir yaşama sahip olunabileceği bilinmelidir.

Yaşamda var olduğu düşünülen olumsuzluklar ve yanlışlıklar; hangi ölçüte, hangi değer yargılarına ve hangi doğrulara göre yanlış olarak yorumlanır ve algılanır? Nasıl olur da, bireyin kendisi yeterince düşünmeden ve irdelemeden, kendisinin dışında başka birileri tarafından belirlenmiş ve bir şekilde konulmuş tanıları esas alarak, ve bunları yaşamının temeline, merkezine koyarak, kendi öz düşünce ve algı gücünü yok sayarak, ya da zayıf ve değersiz görerek, başkalarının yanlış dediklerine yanlış, çirkin dediklerine çirkin der, başkalarının doğrularını nasıl olur da kendisini yok sayarcasına sorgusuz kabullenebilir? İşte, insan yaşamının en büyük paradoksal evrilmelerinin sonucu ve belki de yokluğa ve boşluğa giden sürecin başlangıcı! Akılcı düşünebilen bilinçli bir insan, gerek kendi öz yaşamında ve gerekse genel yaşamda var olduğunu duyduğu, kendisine “öyle” söylenilen ve yanlışlığı iddia edilen konu, kavram, olay ve kişileri, kendi akıl gücünün rehberliğinde irdeleyerek karar verebilmeli ve objektif yorumlarıyla, doğru olanı algılama çabasıyla yaşamı doğru anlayabilmeli, bunun için gerçekten gayret etmelidir. Ancak bu şekilde, yaşamı ve tüm ögelerini ciddiye alarak irdelemek ve sorgulamalar yapmak sonucunda, iyiye ve doğruya yönelerek yaşamı anlamlı kılmak mümkün olabilecektir.

(Yaşam Analizleri, Mahmut Özturan, 2021)